3 Ağustos 2010 Salı

Arpaçbahşiş Kasabası

Silifke-Konya ve Antalya'yı birbirine bağlayan devlet karayolu üzerine sayfiye bir yerde kurulu olan Arpaçbahşiş kasabasının 2000 yılı verilerine göre nüfusu 7466'dır. Yaz mevsimi geldiğinde bu nüfus 20000 civarında olmaktadır. Denizden ortalama 5-25 metre yükseklikte kuruludur.




Erdemli'ye 4 km, Mersin'e 32 km uzaklıktadır. Kasabaya ulaşım çok kolaydır, gece-gündüz her 5-10 dakikada, hem Erdemli'ye hem de Mersin'e araç bulmak mümkündür.



Kasaba, ovalık bir alan üzerine kuruludur. Denize sınırı 1800 metre olan kasabanın sahil şeridinin tamamında güvenle denize girilebilir. Denizi olmasına rağmen denizden istifade edemeyişi kasaba halkının eksilerindendir. Tipik Akdeniz iklimi hüküm süren Arpaçbahşiş, yarı ormanlık, iskan ve verimli tarım arazileriyle çevrilidir. Yerleşim alanlarının bittiği kuzeyden itibaren, Akdeniz bitki örtüsü olan makiler ve ormanlar başlar.



Arpaçbahşiş, tarih içinde doğuda Tarsus, batıda Silifke şehirlerini birbirine bağlayan eski Roma Ticaret Yolu üzerinde kurulmuş bir kasabadır. Kasabanın kesin olarak kuruluş tarihi bilinmemektedir. Ancak, eldeki bilgiler ışığında 17. yüzyılın sonlarında kurulduğu tahmin edilmektedir. Türkmen oymaklarının iskan olarak kullandığı Arpaçbahşiş'te yerleşik hayata geçişin kesin tarihi belli değildir. Kasabanın üzerindeki Karapınar deresinde 600 yıllık çınar ağacının olması, tarihinin eskiliğini göstermektedir. Bu çınar ağacının kökünde üç ayrı gövde bulunmaktadır.



1375 yılında Tarsus ve Mersin'i Farsak Türkmenleri'nden Elvan Bey, bugünkü Elvanlı köyüne iskan ederek yöreyi idaresi altına almış, bu tarihten sonra çevreye kışlak kuran Türkmen oymaklarının bir anlamda güvenliğini sağlamıştı.



Arpaçbahşiş'te iki ayrı aşiretin yaşadığı eski mezar kalıntılarından anlaşılmaktadır. Bu aşiretlerden biri Şeyh-Kem aşiretidir. Bu aşiret 17. yüzyıl başlarında Tunus'tan göçerek Karaman'a yerleşmiş, bir süre konar-göçer hayatı yaşadıktan sonra da 1865 yılında Kösbucağı sınırları içerisinde bulunan ve Arpaçbahşiş'i kuşbakışı gören tepenin üzerindeki eski Roma dönemi yerleşiminin bulunduğu alana iskan ettirilmiştir.



Arpaçbahşiş'e yerleşen diğer bir aşiret ise Sarkeçili aşiretine mensup ve Arpaç adıyla bilinen obadır. Uzun yıllar burada kışlak kuran oba, daha sonra iskana geçerek Arpaçbahşiş'i yurt edinmiştir.



1865 yılında Mersin sancak olunca, Arpaçbahşiş köy statüsüne alınmıştır.



1970 yılında da belediyelik bir kasaba yapılır. Arpaçbahşiş Belediyesi, bugün 30 personel ve 20 adet araçla kasaba halkına hizmet vermektedir. Belediye başkanlığında ise üç dönemdir Musa Demir bulunmaktadır.



Kasaba sınırları içerisinde bir adet Çok Programlı Lise, bir adet Sağlık Meslek Lisesi, bir adet Anadolu Öğretmen Lisesi ve iki adet ilköğretim okulu vardır. Ayrıca kasabada sağlık ocağı ve eczane de mevcuttur.



Yedi cami bulunan kasaba, Tepecik, Yenimahalle, Zeytinlik ve Merkez olmak üzere dört mahalleden oluşmuştur. Kasabada içme ve sulama suyu problemi yoktur.



Geleneksel Yörük-Türkmen hayat tarzlarını devam ettiren kasaba halkı, çoğunlukla çiftçilikle uğraşmaktadır. Narenciye merkezi olan kasabada son yıllarda seracılık da gelişme göstermektedir. Limon, domates, salatalık, portakal, patlıcan en fazla yetiştirilen ürünlerdendir. Kasaba halkının vazgeçemediği geçim kaynaklarından biri de hayvancılıktır.

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Akrep ve Semender Hikayesi

                      Zamanın başlangıcında akrep ve semender tek bir ruhmuş, ama evreni vareden ates ayırmış onları. Akreplerin ates cenberinde kaldıklarında kendilerini öldürdükleri söylenir, semenderlerinde atese yürüdüğü. ruhunun bir yarısı ateşin ortasında kaygısızcaca dolaşırken diğer yarısı tedirginmiş, biri umutuluyken diğeri ölmek ve kendini yok etmek istiyormuş. Bu yüzden parcalanmıs ruh ikiye ayrılmış ve zamanın sayısız koridorunun, dünyanın sayısız çetrefilinin içinde birbirlerini yitirmişler. İkisi de yarım hissediyormuş kendini, tamamlamak için zamanın sonsuzluğu içinde binlerce kez yeniden doğup birbirlerini aramışlar. Birbirlerini bulabilmek için geçtikleri yerlere yalnız diğerinin anlayabileceği işaretler bırakırlarmış. Kiminde hiç karşılaşmamışlar, kiminde iki sevgili kiminde iki düşman olmuşlar. Rahipler der ki; ateşle ayrılan, ateşle bir araya gelir, bu yüzden birleşememişler ve anlamışlar ki evreni yok edecek ateş yanmadan birleşmeleri mümkün olmayacak!

Eyyam-ı Bahur

31 Temmuz ile 7 Ağustos arasında, sıcaklıkların maksimum seviyeye çıktığı, yılın en sıcak günlerinin yaşandığı döneme, halk arasında “Eyyâm-ı Bâhur” deniliyor. Meteoroloji Mühendisleri Odası Genel Sekreteri Yüksel Yağan, “Bu yıl Ağustos ortalamasının 2 derece fazla olması beklenirken, şu anda 5 derece üzerinde seyrediyor” dedi. Hava sıcaklıklarının normallerin çok üstüne çıkmasının bir nedeninin de Avrupa’daki yağışlar olduğunu anlatan Yağan, Türkiye’nin bu dönemde Basra alçak basıncının etkisinde olduğunu ve bunun sıcaklığı artırdığını söyledi.


Havalar, 15 Ağustos'tan sonra normallere dönecek. Yağan, Eyyâm-ı Bâhur döneminde yer seviyesindeki ozon miktarının da arttığına dikkat çekerek, astım ve göğüs hastalığı olanların sokağa çıkmaması gerektiği konusunda uyardı. İnsanların bu dönemde dikkatli olması gerektiğini belirten Yağan, “Yüksek sıcaklıkların olduğu bu günlerde trafikteki araçların etkisiyle karbonmonoksit gazı katalizör etkisi gösteriyor ve yer seviyesindeki ozon miktarını artıyor” dedi.

Eyyâm-ı Bâhur, eski Mısır takviminde Sirius (büyük köpek) takım yıldızının etkisinin görüldüğü dönem. Bu dönem için İngilizler de “dog days” (köpek günleri) ifadesini kullanıyor

1 Ağustos 2010 Pazar

Semender ve Akrep

ateşde karar eyledi gerçi ki semender
 suz-i dil-ü can ruk'asına olmaya hamil.

(ateş içinde yaşamaya karar verdi semender,
 aşkın gönlü ve canı yakan gömleğini giymemek için) 
  
                                                     Fatih Sultan Mehmet